25 Nisan 2024, Perşembe 20:06:07 İletişim Formu

SÜRGÜNDEKİ DERVİŞ

Gönderen zmtadmin On Ocak - 2 - 2010
Mehmet TAŞTAN
resim5
SÜRGÜNDEKİ DERVİŞ ve MUHSİN YAZICIOĞLU
Değerli okuyucularım bu hafta sizlere 1993 yılının Nisan ayında Özbekistan devlet başkanı İslam Kerimov’a muhalefetinden dolayı vatanından terk edilmek zorunda bırakılan, Muhalif Özbekistan ERK Demokrat Partisinin sürgündeki şair ruhlu lideri Muhammed Salih’den bahsetmek istiyorum. Tatilini yaparken ziyaretime geldiği Kuzuluk Kaplıca Evlerinde yine sohbet etme fırsatı bulduk. Muhammed Salih’i dinlerken aklıma yakın zamanda kaybettiğimiz bizim şair ve gönüllerde taht kuran Büyük Birlik Partisi lideri Muhsin Yazıcıoğlu’da geldi.
Ortak özelliklere ve fikirlere sahipler…
İkisi de şair ruhlu lider…
Yaşamlarında çileli bir hayat mücadelesi verdiler…
Biri suçsuz yere yedi buçuk yıl hapis yattı…
Diğeri on altı yıldır vatana hasret sürgün hayatında…
İkisinin de ideali Büyük Bir Türk Birliği idi…
***
Şair bir insandan siyasetçi olur muydu?
Muhammed Salih siyasi hayata atılmasını bakın nasıl anlatıyor.”Siyaset bencildir, şöhret ve reklam ister; hem de kesintisiz olsun ister. Bunun için şiir sanatı diğerkâmlık ister, sükûnet ister… Buna rağmen biz siyasete girdik.
Zira milletlerin tarihinde öyle dönemler vardır ki halkın özgürlüğü ve mutluluğu için kişisel rahatlıkların ve tercihlerin terk edilmesi zorunlu olur!…”(Bilge Oğuz Yayınevi -Sürgündeki Derviş-Oğuzhan Cengiz)
***
Muhsin Yazıcıoğlu elim bir kaza sonrası rahmeti rahmana kavuşunca en çok üzülenlerden biriside Muhammed Salih olmuştu. Ardından kaleme aldığı makalesinden bakın neler yazmıştı?
‘’O cesur ve vefakâr insandı.
Bendeniz 1997 Kasım ayında İslam Kerimov’un talebiyle Türkiye’den ikinci kez sınır dışı ediliyordum.
Devlet yetkilileri beni ve eşimi İstanbul’da kaldığımız evden alıp havaalanına götürdüler. Kimseyle görüştürmediler. Ben o zamanki Türk dünyası işlerinden sorumlu devlet bakanını aramaya çalıştım, telefonuma çıkmadı. Değil bakan, kimse ‘’bu işe” karışmak istemiyordu.
Bizi Bulgaristan’a yolluyorlardı. Bunu elimize verdikleri biletten öğrendik.
Uçağa bindik. Tam uçağın kapıları kapanırken bir baktım karşımda Muhsin Yazıcıoğlu!
Koridordan bana doğru ilerliyor ve yüzünde o tanış tebessüm, insana güven verici o gülümseme…
Ben yerimden kalktım ve bir birimize sarıldık.
— Sen de mi Sofya’ya uçuyorsun?, – dedim.
— Seni uğurlamağa geldim, – dedi o koca İnsan.
Muhsin Bey milletvekiliydi. Ankara’dan İstanbul’a gelirken VIP’te bizim hakkımızda duymuş ve hemen bizim uçağa koşmuş kendisi.
Hâlbuki ona ben haber vermemiştim, hatta vermeği de düşünmemiştim.
Muhsin Bey bunun haksizlik olduğunu ve bu konuyu Parlamentoda dile getireceğini söyledi bize moral verdi, sarıldık bir birimize, vedalaştık.
Muhsin Bey’in bu davranışı jest filan değildi, Bu Muhsin Beyin karakteriydi, onun yaşam tarzıydı.
Biz kendi günahlarımızı nasıl gizler isek, Muhsin Bey yaptığı iyilikleri öyle gizleyebilen bir insandı.
Allah gani gani rahmet eylesin.
( http://www.uzbekistanerk.org)
***
Muhsin Bey hakkın rahmetine kavuştu. Muhammed Salih hala hayatta fikirlerinin mücadelesini vatanından çok çok uzaklarda olmasına rağmen inandığı Büyük Bir Türk Birliği ideali için vermeye devam ediyor. Yaşarken farkında olmadığımız bu değerlere sona kavuştuklarında sahip çıkmadan önce, hayatta iken varlık ve yokluk içerisinde verdikleri mücadelede onların hep yanında olmamız gerekmez mi?
Şair ruhlu Sürgündeki Derviş’ten bir kıta ile bu haftayı da sonlandıralım…
Garip Ağaç…
Bana, güzel deniz kenarlarında,
Yeşil ormanlardan bahsetme bacım.
Ben yalnız Türkistan topraklarında
Yaşayabilecek bir garip ağacım…
(Muhammed Salih)
mtastan_drs
Paylaş


dört + = 6


Copygiht © 2009 www.mehmetastan.com Mehmet TAŞTAN Kişisel Web Sayfası - Web Tasarım