26 Nisan 2024, Cuma 23:30:44 İletişim Formu

Kıymetli nasihatler

Ekleyen zmtadmin On Mart - 25 - 2010 Yorum Ekle

gunun_YAZISI1

 

M.SAİD ARVAS

Hulefai Raşidinin dördüncüsü, cennetle müjdelenen on kişiden bir tanesi, Sevgili Peygamberimiz aleyhisselamın damadı Hazret-i Ali radıyallahü anh, büyük bir suikasta uğramış ve ağır yaralı olarak hane-i saadetlerine nakledilmişti. Aldıkları o darbe neticesinde de şehadet mertebesine kavuştu… Şehit olmadan önce yavrularını topladı ve onlara nasihatlerde bulundu. Ancak bizler de bu nasihatlerden istifade etmeliyiz. Çünkü bunlar hepimiz için yapılan nasihatlerdir. “İlmin Kapısı” olan Hazret-i Ali’nin nasihatleri, nasihatlerin en güzelidir. İşte o altın nasihatler:

1. Yavrularım… Yalnız da kalsanız, insanlar arasında da bulunsanız daima Allah’tan korkunuz, takva üzerinde bulununuz. Çünkü Rabbiniz daima sizi görür ve yaptıklarınıza şahittir. Bir bedevi zat gelir, Peygamberimiz aleyhisselama ve sorar: “Ben çok günah işledim. Benim için tövbe olur mu? Tövbe edersem Rabbim kabul eder mi?” O da “Evet. Tövbe kapısı açık. Tövbenin şartları yerine getirilirse tüm günahlar af edilir” buyurdular. Adam bu müjdeyi aldıktan sonra tekrar sorar: “Bu günahları işlediğim zaman Rabbim beni görüyor muydu? Peygamberimiz de “Evet” diye cevap verir. O da, “Eyvahhhh!..” diye feryat eder ve ruhunu teslim eder.

2. Neşeli olduğunuz zamanda da, kızgın olduğunuz zamanda da söylediğiniz sözlere dikkat ediniz. Daima hak söz söyleyiniz. İnsan kızdığı zaman ne söylediğinin farkına varamaz. Şeytanın insana en çok musallat olduğu zaman, onun kızgın olduğu zamandır. Büyük şeytan yavrularına şöyle nasihatte bulunur: “İnsanlara günah işletebilmeniz için elinizde iki büyük silah vardır. Bunu iyi kullanırsanız aldatamayacağınız insan çok azdır. Birincisi nefsanî arzularını tahrik ettiğiniz, ikincisi onları öfkelendirdiğiniz zamandır.” Bu yüzden konuştuklarınıza çok dikkat ediniz!

3. Zengin de olsanız, fakir de olsanız, israftan sakınınız. İsraf haramdır. Bir gün Sad ibni Ebu Vakkas radıyallahü anh bir nehirde abdest alır. Suyu bol gördüğü için fazla kullanır. Gerçi kullandığı su tekrar nehre akıyordu, buna rağmen Peygamberimiz aleyhisselam ona ikazda bulundu: “Niçin suyu israf ediyorsun ya Ebu Vakkas?” Basit gördüğümüz şeylerde bile çoğu zaman israf edebiliyoruz.

4. Hüküm verdiğiniz zaman karşınızdaki dostunuz da düşmanınız da olsa adil davranınız. Taraf tutmayınız. Çünkü verdiğimiz hükümlerden hesaba çekileceğiz.

5. Yavrularım. Yorgun olduğunuzda da, zindeyken de ibadetlerinizi ihmal etmeyiniz. Vakit çok kıymetlidir. Vaktinizi değerlendiriniz. Hazret-i Osman radıyallahü anh buyuruyor: “Cenab-ı Hak, size bu hayatı ve dünyayı verdi ki onunla ahiretinizi kazanasınız diye. Yoksa dört elle sarılasınız diye değil.”

6. Her halükârda Cenab-ı Hak’tan gelene razı olunuz. Size huzur ve saadet de verse, sıkıntı ve hastalık da verse kaderinize rıza gösteriniz. Biz Rabbimizden razı olursak o da bizden razı olur. Biz onu unutursak o da bizi unutur.

7. Yavrularım… Sonu cennet olan bir hayatta şer yoktur. Sonu cennet olan bir hayatta kötülük olamaz. Sonu ateş olan bir hayatın da hiçbir kıymeti yoktur. Bütün nimetler, cennet nimetlerine nispeten hiçtir. Bütün belalar da cehennem azabına nispetle afiyettir. Yanmak çok zor bir şeydir. Dünyadaki yanmak bile insanı ne kadar sıkıntıya sokar, üzer. Halbuki birkaç dakika sürer. İnsan ölünce acıyı bir daha duymaz. Ama cehennemde yanmak öyle birkaç dakikayla, saatle veya günle bitmiyor. Hem sonra cehennem ateşiyle dünyadaki ateş mukayese edilemez.

8. Kendi ayıp ve kusurlarını gören, başkalarının ayıp ve kusurlarıyla ilgilenmez. Kendi kusurlarını gidermeye çalışır. Cenab-ı Hak’ın ona verdiğine razı olan, üzüntü çekmez. “Rabbim benim kısmetimi bu kadar yaratmış, benim için bu daha hayırlıdır. O beni annemden daha çok seviyor” diyerek, teslimiyet içerisinde bulunur. Biz başkalarının ayıplarını örtersek, Rabbimiz de bizim ayıplarımızı örter. Başkalarının ayıplarını açıklayan da, aynı ayıpla hallenmeden ruhunu teslim etmez.

9. Yavrularım… Kim kibirlenirse alçalır, kim aklına güvenirse pişman olur. Çok konuşanın çok hatası olur. Bir evlada bırakılacak en güzel miras güzel ahlâktır. Güzel ahlâk sahibi olan kişi kıyamette Peygamberimiz aleyhisselama en yakın kişi olacak insandır…

 http://www.turkiyegazetesi.com/makaledetay.aspx?ID=437190

BİR YIL GEÇTİ(Muhsin Yazıcıoğlu)

Ekleyen zmtadmin On Mart - 25 - 2010 Yorum Ekle

resim5

Mehmet TAŞTAN 

Aradan bir yıl geçti…

Rabbimizin takdirine diyeceğimiz yok…

Ecel geldi cihane ,başağrısı bahane…

Sizi geri getirme imkânımız da yok…

Ama milletimizin bir beklentisi var…

Cevapsız kalan soruların bir an önce aydınlatılması…

Yaşanan hadisenin ardındaki sis perdesinin kalkması…

Siz gideli bir yıl oldu…

Gönüllerde taht kuran lidere bu milletin duası hiç eksilmedi…

Gönüldaşlarının, alperenlerin bağlılığı sadakati katbekat arttı.

Büyük Birlik ve Nizam Âlem davasını yaşatmak için daha da çok sahiplendiler…

 

Sizin ardınızdan yazmıştık…

 

Gönüllerde Taht Kuran Lider,

 

 ‘’MUHSİN YAZICIOĞLU’’nun Ardından…

 

 

 

Sevgiyle Bakıyor;

 

“Gül Gibi” Görüyorsan

 

Sen

 

Bahtiyarsın…

 

 (Muhsin Yazıcıoğlu)

 

***

 

Telefonum çaldı.

 

—Ağabey Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopteri düşmüş.

 

Yakınımda ki insanlar gönül bağımın olduğunu biliyorlardı.

 

Ekrana ilk baktığımda kurtulduğunu ambulansla Kayseri Devlet Hastanesine doğru yola çıkarıldığını duyunca içim rahatlamıştı.

 

Sonradan peş peşe gelen acı haberler hüznümü, üzüntümü katbekat artırdı.

 

Gecelerimiz uykusuz geçerken, umut verici bir haberi bekler oldu.

 

Nihayet herkesin sonunda mutlaka tadacağı, kurtuluşu olmayan son yolculuğa Rahmeti Rahman’a kavuşmuş, Sonsuzluğun Sahibi’ne doğru yola çıkmıştı.

 

Seksen yaşındaki annem;

 

—Oğlum sana bir şey olsaydı ancak bu kadar üzülürdüm. Her namaz sonrası ona dua ediyorum diyor ve gözyaşı döküyordu.

 

—Ana nedir seni bu insanda bu kadar etkileyen, sen onu tanıyor musun? Dediğimde,

 

—Yavrum;’ O imanlı temiz bir insandı’ diyordu.

 

Millet Anadolu’nun bağrından çıkan bu yiğit insanı, öyle tanımış, öyle sevmiş ve bağrına basmıştı.

 

***

 

Haberi takip etmek için görevlendirildiğim Muhsin Yazıcıoğlu’nu ilk ilimize konferans vermek üzere geldiği TÜVASAŞ düğün salonunda yüz yüze tanıma fırsatım oldu. Salonda büyük bir coşku ve sevgi seli vardı. Derin muhabbet adamıydı.

 

Bu dava ve çile adamını daha sonra sürekli takip ettim. Görüşmelerimiz devam etti.

 

M.Ç. P’den haklı olarak ayrıldığında bizde yolumuzu ayırdık. İlk Büyük Kurultay’da Ankara’da bizde birlikte olduk. Orada bu hareketin bir fikir hareketimi olarak devam etmesi, ya da bir parti kurularak fikrin daha geniş kitlelere ulaştırılıp ulaştırılmamasının kararı veriliyordu. Parti kurulması bu kurultayda karara bağlandı. İnançla birlikte çileli bir yolculuğa da başlanmış oldu.

 

Birçok suçlamalara maruz kaldı. Sözde davasını satmıştı! O’nu satın almışlardı!

 

Büyük bir hain idi!

 

Fakat O imanı, inancı için, inandığı gibi yaşamak ve yaşatmak için, inandığı şekilde nesiller yetiştirmek ve yüce davası için, yol ayrımına gitmek zorunda kalmıştı.

 

Parti kurulmuş Sapanca ilçe teşkilatının açılışına gelmişti. Vakit daralmıştı birlikte camiye gittik, imam oldu ve bize akşam namazını kıldırdı. Gece boyu uzun sohbetlerimiz oldu.

 

***

 

İş, güç, yurt dışı derken kısa bir süre görüşemedik. Yeni başladığım görev yerime Kuzuluğa davet ettim. Bizi kırmadı, zaten öyle bir huyu da yoktu. Ailesi ile birlikte geldi. O’nu çok üzenler olmuş fakat O hiç kimseyi kırmak istememişti. İki gece misafirimiz oldu.

 

 Yine bir Sakarya ziyareti sonrası tekrar Kuzuluğa davet ettim çok yoğundu ama yine kırmadı ve akşam yemeğinde birlikte olduk. Doyumsuz Kuzuluk hatıralarımız oldu.

 

 

 

Son yüz yüze görüşmemiz mecliste oldu. İlimizde bulunan Erzurumlu iş adamları ile birlikte mecliste ziyaretler yapıyorduk. Muhsin başkandan randevu almamıştık. Çat kapı odasının önünde idik ve kapıdan dışarı çıkıyordu. Bizi görünce durdu.

 

—Sayın Başkan;’ Sizi ziyarete geldik’

 

Yüz ifadesinden önemli bir işi ve acil çıkması gerektiği anlaşılıyordu ama yine kırmadı, bizi kabul etti.

 

En son ilimizi ziyaretinde Arifiye’de görüşecektik, fakat bir cenaze için İstanbul’a gitmek zorunda olduğumdan görüşemedik.

 

Yerinde durmuyor her tarafa koşuyordu. Arifiye ziyaretinde ağabeyim anlattı. Toplantısını yapmış, Arifiye’de birkaç yere daha uğramasını istiyorlardı. Korumalarından birisi yaklaşarak;

 

—Ağabey sabahtan beri başkanımız ağzına bir lokma bir şey koymadı, aç bir şeyler yedirsek.

 

Vakit olmadı. O aç karnına rağmen davasını birkaç kişiye daha anlatmalıydı. Bir kaç yere daha uğrayarak Arifiye’den canlı yayına yetişmek üzere aç karına yola koyulmuştu…

 

***

 

Onun için ülkesinin ve milletinin menfaati her şeyden önde gelirdi. İmanlı bir nesil, Büyük Bir Türk Birliği onun ideali idi. Hepimiz bir kilimin farklı motifleri idik. Bu motifleri bir kalpte bir araya toparlamak ve insanların birbirini sevmesini istiyordu.

 

Hayalleri vardı O’nun…

 

Bütün vatandaşların Türk bayrağı altında şerefle yaşadığı bir ülke,

 

Yasakların olmadığı herkesin kardeşçe yaşadığı bir ülke,

 

Kürt, Türkmen, Alevi ayrımı, zengin, fakir ayrıcalığı olmayan bir ülke,

 

Güçlü bir Türk dünyası, Türk dünyası ile buluşmuş, Türk İslam dünyasına önderlik yapan Büyük Bir Türkiye…

 

Ve diyordu ki;

 

Ben Türküm Türk esir olmaz,

 

Ben Türküm Türk devletsiz olmaz,

 

Ben Türküm Türk bayraksız olmaz,

 

Ben Türküm Türk ezansız olmaz,

 

Ben Türküm Türk hürriyetsiz olmaz.

 

İnanmış Ehl-i Sünnet bir Müslüman ve dava adamı idi.

 

Evlad-ı Resulü ve İslam büyüklerini çok seviyordu.

 

Seyyid Ahmet Arvasi’ye büyük hürmeti ve sevgisi vardı.

 

Bir dostum anlattı, Bağlum’da ailesi ile birlikte Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretlerinin kabrinde dua ederken görmüştü O’na karşı muhabbetim daha çok arttı diyordu.

 

***

 

‘’Bir saniyesine bile hâkim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz. Allah’ın izniyle hayatım boyunca hep böyle gittim.”

 

 (Muhsin Yazıcıoğlu)

 

Muhsin Yazıcıoğlu, Alperen idi.

 

Muhsin Yazıcıoğlu, milletimizin onurlu bir evladı idi.

 

Muhsin Yazıcıoğlu, mütevazı idi, parasız idi, idealisti.

 

Muhsin Yazıcıoğlu, inandığı gibi yaşadı.

 

Muhsin Yazıcıoğlu, inandığı değerleri savundu.

 

Muhsin Yazıcıoğlu, inandığı insanların hep arkasında durdu.

 

Muhsin Yazıcıoğlu, ne bir siyasi lider, ne bir parti başkanıydı

 

Muhsin Yazıcıoğlu, siyaseti menfaat, iktidar olmak için yapmadı.

 

Muhsin Yazıcıoğlu, gönüllerin iktidarı olmak istedi.

 

Muhsin Yazıcıoğlu, çizgisini hiç değiştirmedi…

 

Muhsin Yazıcıoğlu, dürüst oldu, doğru oldu düzlükten şaşmadı.

 

Muhsin Yazıcıoğlu, devletine, milletine hiç küsmedi.

 

 

 

Muhsin Yazıcıoğlu, ADAM GİBİ ADAMDI…

 

 

 

 

 

***

 

 

‘’Ben sonsuzluğu düşünüyorum

 

Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum

 

Durun kapanmayın pencerelerim

 

Güneşimi kapatmayın

 

Beton çok soğuk, üşüyorum. ‘’

 

(Muhsin Yazıcıoğlu)

 

O çok sevdiği sonsuzluğun sahibine kavuştu.

 

 Hani derler ya bir insanın kıymeti öldükten sonra anlaşılır diye. Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatı da onu gösterdi. Vatanımda bulunan bütün farklı sesler, renkler bir bütün oldu. Hayatında kendi göremedi ama hayal ettiği bu Büyük Birliği vefat ettiğinde bize gösterdi. Bütün Türk ve İslam dünyası, bütün Türkiye, Büyük Birliğin çileli evlatları ve Alperenleri süt paralarını feda ederek ‘Gönüllerde Taht Kuran Lider’lerini dualar eşliğinde Sonsuzluğun Sahibi’ne ve Habib’ine kavuşturmak için yolcu ettiler.

 

O’nu son yolculuğuna uğurladılar…

 

Biliyorum bizden alacaklı olarak ayrıldı…

 

Son bir defa daha bizi kırma…

 

 

 

Hakkını helal et Muhsin Başkan…

 

 

Haftaya görüşmek üzere…

 

http://www.medyabar.com/haber/14299/aradan-bir-yil-gecti-muhsin-yazicioglu.aspx

Muhsin Dağına

Ekleyen zmtadmin On Mart - 25 - 2010 Yorum Ekle

muammererkul

 Muammer ERKUL

?Geçen sene bugün meydana gelen helikopter kazasında, Yazıcıoğlu’nun vefat haberi duyulduktan sonra yazdığım ilk yazımda şu cümleler vardı: “Fidan Ana’nın at üstünde cirit oynayan koçu, aşılmaz ‘ecel dağına’ tosladı! O dağın adı artık ‘Muhsin Dağı‘dır!..”

 

Sonraki gün “Nizam-ı Âlem’e mektup”ta; ismi “Muhsin Dağı”, “Beyaz ölüm” veya “Üşüyorum” olabilecek ciddi bir film yapılması, biletlerininse peşinen satılması teklifi şöyleydi:

Bu olağanüstü ve gerçek senaryonun çekimi hemen başlamalı, kabirlerin toprağı düzlenmeden… Hadi, bu iş tarihe geçsin! İnsanlar, bir film henüz çekilmeden biletlerinin nasıl kapışıldığını görsün… Çünkü bu konunun içinde “her şey” var: Türkiye’miz, Anadolu insanımız, son elli yılımız var. 70’li yıllar var. 6 yıl kaldığı hücreden çıktığında suçu hâlâ bulunamamış mahkûmlar var… Ve Muhsin Yazıcıoğlu’nun da önünde diz çöktüğü S. Ahmet Arvasi’nin tedrisinden nice anlatılacaklar var…

*

Bir sene geçti. Muhsin Dağı’nı hâlâ başka isimle ananlar var. Ve bir sene geçti, sipariş ettiğim bilet henüz gelmedi!.. Ve sevenleri hâl⠓Koca Reis”in yazdığı “Üşüyorum” ile ısınmaya çalışıyorlar:

Bir coşku var içimde bugün kıpır kıpır/Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum/Gözlerim parke parke taş duvarlarda/Açılıyor hayal pencerelerim/Hafif bir rüzgâr gibi süzülüyorum/Kekik kokulu koyaklardan aşarak/Güvercinler ülkesinde dolaşıyor/Bir çeşme başı arıyorum/Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp/Mis gibi nane kokuları arasında/Ruhumu dinlemek istiyorum/Zikre dalmış her şey/Güne gülümserken papatyalar/Dualar gibi yükselir ümitlerim/Güneşle kol kola kırlarda koşarak/ Siz peygamber çiçekleri toplarken/ Ben çeşme başında uzanmak istiyorum/Huzur dolu içimde/Ben sonsuzluğu düşünüyorum/ Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum/ Durun kapanmayın pencerelerim/ Güneşimi kapatmayın/Beton çok soğuk, üşüyorum…

…..

NOT: Reis’le üç arkadaşına, helikopterin pilotuna ve İHA’dan İsmail Güneş kardeşime rahmetler diliyorum…

Sakaryalı Dadaşlar Esav Gecesinde

Ekleyen zmtadmin On Mart - 21 - 2010 Yorum Ekle

2Sakarya’lı Dadaşlar Esav Gecesi’nde

Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluşu dolayısı ile Ankara’da Kurtuluş Gecesi düzenlendi.Geceye Esav Vakfı Başkanı Veysel Karani Aksungur’un davetlisi olarak Sakarya Erzurumlular Deneği Başkanı Mükerrem Koç ve Yönetim kurulu üyeleri Mehmet Taştan ve Bedrettin Yaylalı’da katıldı.Esav Başkanı Veysel Karani Aksungur, Erzurum Kütürünü , Ankara’da yaşatmanın mutluluğunu yaşadıklarını belirterek geceye katılan misafirlere teşekkür etti.Daha önce Kuzuluk Kaplıca Evlerinde Sakarya Erzurumlular Derneğinin programına katılan Türk Halk Müziği TRT Sanatçısı Nurullah Akçayır’da Sakarya’ya selam göndermeyi unutmadı…27 Mart’ta Sakarya’da düzenlenecek olan kurtuluş gecesine Ankara’da bulunan Erzurumlularda davet edildi.Program Kanal25,Kaçkar ve Başkent TV’den canlı olarak yayınlandı.

1

 

IMG_0405

IMG_0417

Dadaşların Ziyareti

Ekleyen zmtadmin On Mart - 21 - 2010 Yorum Ekle

362

Dadaşların Ziyareti

Sakarya Erzurumlular Derneği Başkanı Sn Mükerrem KOÇ ve Kuzuluk Termal Tesisileri Genel Müdür Yardımcısı Sn Mehmet TAŞTAN ‘ ın Başkanlığındaki Erzurumlular Derneği Yönetim Kurulu Kaymakamımız Birol KURUBAL ‘ ı ziyaret etmiştir.

Erzurumlular Dernek Başkanı Mükerrem KOÇ Kaymakamımız Birol KURUBAL ‘ ı Erzurumun kurtuluş yıldönümü münasebetiyle düzenlenen törenlere davet etmiştir.

362

http://www.arifiye.gov.tr/haber_detay.asp?haberID=418

Dostlarımız Yanımızda

Ekleyen zmtadmin On Mart - 21 - 2010 Yorum Ekle

325Dostlarımız Yanımızda

İlimiz Akyazı İlçesinde bulunan İhlas Kuzuluk Termal Tesisleri Genel Müdür Yardımcısı Sayın Mehmet TAŞTAN Kaymakamımız Birol KURUBAL ‘ ı makamında ziyaret etmiştir.

Kaymakamımız Birol KURUBAL tesislerin İlimiz turizmine büyük katkı yaptığını ifade etmiştir.

325

http://www.arifiye.gov.tr/haber_detay.asp?haberID=379

18 MART ÇANAKKALE

Ekleyen zmtadmin On Mart - 21 - 2010 Yorum Ekle

resim5

Mehmet TAŞTAN

Bugün 18 Mart Çanakkale Zaferinin 95.yıldönümü.

Birinci dünya savaşında Çanakkale Boğazı’nı geçip İstanbul’a ulaşmayı hedefleyen itilaf kuvvetleri gemileri, Osmanlı askerinin kahramanca savunmasıyla boğazın karanlık sularına gömüldü.

Çanakkale bir direnişin destanıdır…

250.000 Gencecik fidanın kahramanlık destanıdır…

Hepsi ayrı ayrı bir kahramandır destanları farklıdır…

Çanakkale şehitliğini ve orada verilen kahramanca mücadelenin izlerini yerinde görmeli, çoluk çocuğumuza mutlaka göstermeliyiz…

Askerliğimizi Çanakkale’de yaptık…

Birkaç kez destanın yazıldığı, şehitlerimizin kabirlerini ziyaret ettik…

Arifiye Erzurumlular derneğinin düzenlemiş olduğu bir gezi ile de tekrar ziyaret etme fırsatı bulduk…

Yapılan düzenlemelerle şehitlik farklı bir hale getirilmiş…

Yeni yapılan düzenlenen Namazgâh’ı mutlaka görmenizi isterim…

Öyle bir mücadele içerisindesiniz ki, o şartlar dâhilinde bile askerin ibadetini rahat yerine getirmesi için mekân düzenlenmiş…

Müttefik Orduları Başkomutanı General Hamilton’un satırlarından Çanakkale Savaşı’nı bize kazandıran hasletimizi hep birlikte okuyalım:

“Evet, insan ruhunu yenmek mümkün olmuyor. Dünyada hiçbir ordu, bu kadar sürekli ayakta kalamaz. Sadece bugün 1.800 şarapnel attık. Aylardan beri gece gündüz savaş gemilerimiz mevzilerini bombalıyor. Son derece hırpalanmış Türkleri koruyan Allah’tan ayırmak için başka ne yapılabilir?”

Şehitlikleri gezdiğinizde mezar taşlarından günümüze verilen mesajı görüyorsunuz…

Üsküplü, Azerbaycanlı, Şam, Sakarya, Erzurum, Geyve, Taraklı, Sapanca, Akyazı, Edirneli…

İşte Çanakkale…

İşte Türk Milleti…

Lazı, Gürcüsü, Çerkezi, Abazası, Dadaşı, Arabı, Kürdü, Türk’ü hepsi orada hepsi Türkiye için; Türk milletinin bekası için aynı cephede savaşmış ve şehid olmuşlar.

Şimdi bu ayrım, bu kavga niye…

Eksiğimiz, hatamız nerede?

18 Mart 1915 Deniz Zaferi ile Çanakkale Boğazı adeta İtilaf Devletleri donanmasına mezar oldu. Zafer Akşamı İngiliz ve Fransız donanmaları Çanakkale Boğazı’nı terk ederken, Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa’nın sözleri tarihe geçti:

“Gidiyorlar, geçemediler, geçemeyecekler

Tarihimiz boyunca ve bugün terörle mücadele ederken vatanımız için canlarını veren tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun, Allah rahmet eylesin…

Haftaya görüşmek üzere…

http://www.medyabar.com/koseyazilari/1454/18-mart-canakkale.aspx

http://www.akyazihaber.com/yazidetay.php?id=38

http://www.sakaryadan.com/author_article_detail.php?article_id=475

http://www.kuzeyinsesigazetesi.com/yazar.asp?yaziID=227

Süfyân-ı Sevri (Rahmetullahi Aleyh)

Ekleyen zmtadmin On Mart - 21 - 2010 Yorum Ekle

gunun_sozu

Haram para ile sadaka veren, câmi yaptıran, hayrat yapan kimse, kirlenmiş elbiseyi idrar ile yıkayan adama benzer ki, daha çok pislenir. (Süfyân-ı Sevri Rahmetullahi Aleyh)


Copygiht © 2009 www.mehmetastan.com Mehmet TAŞTAN Kişisel Web Sayfası - Web Tasarım