27 Nisan 2024, Cumartesi 05:34:09 İletişim Formu

GİTTİM GÖRDÜM ERZURUM’U

Ekleyen zmtadmin On Haziran - 28 - 2010 Yorum Ekle

resim5GİTTİM GÖRDÜM ERZURUM’U…

Mehmet TAŞTAN 

Gittim gördüm Erzurum’u…

Sadece Erzurum’mu?

Sarıkamış, Kars, Ardahan…

Şavşat, Artvin, Yusufeli…

Tortum, Narman, Oltu…

Pasinler, Köprüköy, Horasan, Bahçeköy…

Ve birçok belde, köy ve ERZURUM…

Otuz sekiz yıl sonra ilk defa bu kadar uzun kalarak

Doya doya gezdim…

Bahçe köyünün dağlarında göze başında su içmek, Sarıkamış Şehitliği, Kars Kalesi, Ardahan’ın yeşilliği, Şavşat’ın yayla evleri, Artvin’in Kafkasör’ü, Yusufeli, Tortum, Oltu’nun Cağ Kebabı, Abdurrahman Gazi, Çifte Minare, Yakutiye Medresesi, Üç Kümbetler, Ulu Cami, Mecidiye, Aziziye Tabyaları, Nene Hatun Türbesi, Palandöken Dağı, Dabakhane, Şabahane Çeşmesi, Erzurum Kalesi, Erzurum Evleri, Koç Kebap, Gel Gör Cağ Kebap… Yediğim, içtiğim, gezdiğim gördüğüm yerler…

Saygı, sevgi, kültür, misafirperverlik örf ve adetlerimiz hala şark dediğimiz, beğenmediğimiz bu bölgelerde yaşanmaya, yaşatılmaya devam ediyor…

Horasan ilçesi Kaymakamı Mahmut Ağbal’a, Horasan Belediye Başkanımız Abdülhatem Bastem’e, Es Adaş Turizm ve Seyahat Ltd. Sahibi Ata Şenpolat’a, köyümün muhtarı Neşet Koç’a ve seyahatimiz boyunca gittiğimiz yerlerde bize rehberlik eden, karşılayan, ikramlarda bulunan, ilgi ve alakalarını eksik etmeyen bütün dostlara canı gönülden teşekkür ediyorum.

Şimdiki zamanda bu bölgelere gidip gezenlerin, buralarda yapılan yatırım ve çalışmaları görüpte hükümete bir teşekkür etmiyor ise nankörlük ediyor diyorum. Bu tespitimi sadece ve sadece Karayolları tarafından yaptırılan yol çalışmalarına dayanarak söylüyorum…

Dağ, taş, dere, tepe her tarafta şantiyeler kurulmuş, bütün şehir girişleri düzenlenmiş ve bölgede hunharca bir çalışma var.

Dönüş istikametimizi yapımı tamamlanan Karadeniz Sahil Yolundan planladık. Bu bölgeyi ziyaret edemesem de en azından görmüş olacaktım…

Pazaryolu, İspir, Rize karayolundan Ovit dağlarını rakımı 2.348 metre olan yüksekliği aşarak sahil yoluna ulaştım…

Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun illerini de görmüş olduk…

Çok zevkli ve dolu dolu geçen bir gezi sonrası eve geri dönüşümüze son yarım saat kala Hendek ilçemize varmadan yolda beklenmedik büyük bir kazayı çok ufak bir hasarla atlattık. Rabbim bizleri ve kazaya sebep olan otobüs ve yolcularını muhafaza etti. Rabbimize ne kadar şükretsek az…

Kazayı duyup da bizleri arayarak üzüntülerini ve geçmiş olsun dileklerini ileten bütün dostlarıma da ayrıca teşekkür ediyorum…

Sakarya’mıza vardık, vardık ama acı haberler ard arda gelmeye başladı…

Hainler kahpece, namertçe saldırılar yaparak Mehmetçiklerimizi şehit ettiler…

Sakaryamız’da bu saldırılarda bir şehit verdi…

Biz yaşadığımız acıyı unuttuk…

Acımız yaşanan bu acılara kurban olsun…

Bu acılı durumda siyaset yapmaya kalkanlara, olağanüstü hal isteyenlere de Allah akıl izan versin diyorum…

İki bin yılında Azerbaycan dönüşü Nahcıvan üzerinden Sakarya’ya gelişimde yolda kaç defa otobüsümüzün durdurulduğunu, nasıl kimlik kontrolleri yapıldığını unutmadım…

Henüz daha yeni bir haftadan beri gezdiğim, dört bin kilometre yol yaptığım bu bölgede bir kez olsun arama ve kontrol yapılmadı. Polisleri sadece kaza yapınca Hendek’te biz çağırınca gelince gördüm…

Bu zamanda, bu dönemde olağanüstü hal ile teröre çözüm bulmaya çalışmak en büyük kayıplardan bir tanesi olur…

Terör şefkat, merhamet ile karşındaki insanın yerine kendi koymak ve onu anlamak ile yaşadığın şartları göz önüne alarak, yaşatılan yaşam şartlarını düzeltmek ile ekonomik rant sağlayan savaş baronlarının önünü kesmek ile kendi koltuğunu düşünenerek bu olaylara seyirci kalanlar, dış mihraklar ve içimizdeki terör destekçilerini,hainleri temizlemek ile düzelir. Kanı kan ile yıkamak öfke ile hareket etmek ile asla düzelmez…

 

 Haftaya görüşmek üzere…

BİR YIL GEÇTİ(Muhsin Yazıcıoğlu)

Ekleyen zmtadmin On Mart - 25 - 2010 Yorum Ekle

resim5

Mehmet TAŞTAN 

Aradan bir yıl geçti…

Rabbimizin takdirine diyeceğimiz yok…

Ecel geldi cihane ,başağrısı bahane…

Sizi geri getirme imkânımız da yok…

Ama milletimizin bir beklentisi var…

Cevapsız kalan soruların bir an önce aydınlatılması…

Yaşanan hadisenin ardındaki sis perdesinin kalkması…

Siz gideli bir yıl oldu…

Gönüllerde taht kuran lidere bu milletin duası hiç eksilmedi…

Gönüldaşlarının, alperenlerin bağlılığı sadakati katbekat arttı.

Büyük Birlik ve Nizam Âlem davasını yaşatmak için daha da çok sahiplendiler…

 

Sizin ardınızdan yazmıştık…

 

Gönüllerde Taht Kuran Lider,

 

 ‘’MUHSİN YAZICIOĞLU’’nun Ardından…

 

 

 

Sevgiyle Bakıyor;

 

“Gül Gibi” Görüyorsan

 

Sen

 

Bahtiyarsın…

 

 (Muhsin Yazıcıoğlu)

 

***

 

Telefonum çaldı.

 

—Ağabey Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopteri düşmüş.

 

Yakınımda ki insanlar gönül bağımın olduğunu biliyorlardı.

 

Ekrana ilk baktığımda kurtulduğunu ambulansla Kayseri Devlet Hastanesine doğru yola çıkarıldığını duyunca içim rahatlamıştı.

 

Sonradan peş peşe gelen acı haberler hüznümü, üzüntümü katbekat artırdı.

 

Gecelerimiz uykusuz geçerken, umut verici bir haberi bekler oldu.

 

Nihayet herkesin sonunda mutlaka tadacağı, kurtuluşu olmayan son yolculuğa Rahmeti Rahman’a kavuşmuş, Sonsuzluğun Sahibi’ne doğru yola çıkmıştı.

 

Seksen yaşındaki annem;

 

—Oğlum sana bir şey olsaydı ancak bu kadar üzülürdüm. Her namaz sonrası ona dua ediyorum diyor ve gözyaşı döküyordu.

 

—Ana nedir seni bu insanda bu kadar etkileyen, sen onu tanıyor musun? Dediğimde,

 

—Yavrum;’ O imanlı temiz bir insandı’ diyordu.

 

Millet Anadolu’nun bağrından çıkan bu yiğit insanı, öyle tanımış, öyle sevmiş ve bağrına basmıştı.

 

***

 

Haberi takip etmek için görevlendirildiğim Muhsin Yazıcıoğlu’nu ilk ilimize konferans vermek üzere geldiği TÜVASAŞ düğün salonunda yüz yüze tanıma fırsatım oldu. Salonda büyük bir coşku ve sevgi seli vardı. Derin muhabbet adamıydı.

 

Bu dava ve çile adamını daha sonra sürekli takip ettim. Görüşmelerimiz devam etti.

 

M.Ç. P’den haklı olarak ayrıldığında bizde yolumuzu ayırdık. İlk Büyük Kurultay’da Ankara’da bizde birlikte olduk. Orada bu hareketin bir fikir hareketimi olarak devam etmesi, ya da bir parti kurularak fikrin daha geniş kitlelere ulaştırılıp ulaştırılmamasının kararı veriliyordu. Parti kurulması bu kurultayda karara bağlandı. İnançla birlikte çileli bir yolculuğa da başlanmış oldu.

 

Birçok suçlamalara maruz kaldı. Sözde davasını satmıştı! O’nu satın almışlardı!

 

Büyük bir hain idi!

 

Fakat O imanı, inancı için, inandığı gibi yaşamak ve yaşatmak için, inandığı şekilde nesiller yetiştirmek ve yüce davası için, yol ayrımına gitmek zorunda kalmıştı.

 

Parti kurulmuş Sapanca ilçe teşkilatının açılışına gelmişti. Vakit daralmıştı birlikte camiye gittik, imam oldu ve bize akşam namazını kıldırdı. Gece boyu uzun sohbetlerimiz oldu.

 

***

 

İş, güç, yurt dışı derken kısa bir süre görüşemedik. Yeni başladığım görev yerime Kuzuluğa davet ettim. Bizi kırmadı, zaten öyle bir huyu da yoktu. Ailesi ile birlikte geldi. O’nu çok üzenler olmuş fakat O hiç kimseyi kırmak istememişti. İki gece misafirimiz oldu.

 

 Yine bir Sakarya ziyareti sonrası tekrar Kuzuluğa davet ettim çok yoğundu ama yine kırmadı ve akşam yemeğinde birlikte olduk. Doyumsuz Kuzuluk hatıralarımız oldu.

 

 

 

Son yüz yüze görüşmemiz mecliste oldu. İlimizde bulunan Erzurumlu iş adamları ile birlikte mecliste ziyaretler yapıyorduk. Muhsin başkandan randevu almamıştık. Çat kapı odasının önünde idik ve kapıdan dışarı çıkıyordu. Bizi görünce durdu.

 

—Sayın Başkan;’ Sizi ziyarete geldik’

 

Yüz ifadesinden önemli bir işi ve acil çıkması gerektiği anlaşılıyordu ama yine kırmadı, bizi kabul etti.

 

En son ilimizi ziyaretinde Arifiye’de görüşecektik, fakat bir cenaze için İstanbul’a gitmek zorunda olduğumdan görüşemedik.

 

Yerinde durmuyor her tarafa koşuyordu. Arifiye ziyaretinde ağabeyim anlattı. Toplantısını yapmış, Arifiye’de birkaç yere daha uğramasını istiyorlardı. Korumalarından birisi yaklaşarak;

 

—Ağabey sabahtan beri başkanımız ağzına bir lokma bir şey koymadı, aç bir şeyler yedirsek.

 

Vakit olmadı. O aç karnına rağmen davasını birkaç kişiye daha anlatmalıydı. Bir kaç yere daha uğrayarak Arifiye’den canlı yayına yetişmek üzere aç karına yola koyulmuştu…

 

***

 

Onun için ülkesinin ve milletinin menfaati her şeyden önde gelirdi. İmanlı bir nesil, Büyük Bir Türk Birliği onun ideali idi. Hepimiz bir kilimin farklı motifleri idik. Bu motifleri bir kalpte bir araya toparlamak ve insanların birbirini sevmesini istiyordu.

 

Hayalleri vardı O’nun…

 

Bütün vatandaşların Türk bayrağı altında şerefle yaşadığı bir ülke,

 

Yasakların olmadığı herkesin kardeşçe yaşadığı bir ülke,

 

Kürt, Türkmen, Alevi ayrımı, zengin, fakir ayrıcalığı olmayan bir ülke,

 

Güçlü bir Türk dünyası, Türk dünyası ile buluşmuş, Türk İslam dünyasına önderlik yapan Büyük Bir Türkiye…

 

Ve diyordu ki;

 

Ben Türküm Türk esir olmaz,

 

Ben Türküm Türk devletsiz olmaz,

 

Ben Türküm Türk bayraksız olmaz,

 

Ben Türküm Türk ezansız olmaz,

 

Ben Türküm Türk hürriyetsiz olmaz.

 

İnanmış Ehl-i Sünnet bir Müslüman ve dava adamı idi.

 

Evlad-ı Resulü ve İslam büyüklerini çok seviyordu.

 

Seyyid Ahmet Arvasi’ye büyük hürmeti ve sevgisi vardı.

 

Bir dostum anlattı, Bağlum’da ailesi ile birlikte Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretlerinin kabrinde dua ederken görmüştü O’na karşı muhabbetim daha çok arttı diyordu.

 

***

 

‘’Bir saniyesine bile hâkim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz. Allah’ın izniyle hayatım boyunca hep böyle gittim.”

 

 (Muhsin Yazıcıoğlu)

 

Muhsin Yazıcıoğlu, Alperen idi.

 

Muhsin Yazıcıoğlu, milletimizin onurlu bir evladı idi.

 

Muhsin Yazıcıoğlu, mütevazı idi, parasız idi, idealisti.

 

Muhsin Yazıcıoğlu, inandığı gibi yaşadı.

 

Muhsin Yazıcıoğlu, inandığı değerleri savundu.

 

Muhsin Yazıcıoğlu, inandığı insanların hep arkasında durdu.

 

Muhsin Yazıcıoğlu, ne bir siyasi lider, ne bir parti başkanıydı

 

Muhsin Yazıcıoğlu, siyaseti menfaat, iktidar olmak için yapmadı.

 

Muhsin Yazıcıoğlu, gönüllerin iktidarı olmak istedi.

 

Muhsin Yazıcıoğlu, çizgisini hiç değiştirmedi…

 

Muhsin Yazıcıoğlu, dürüst oldu, doğru oldu düzlükten şaşmadı.

 

Muhsin Yazıcıoğlu, devletine, milletine hiç küsmedi.

 

 

 

Muhsin Yazıcıoğlu, ADAM GİBİ ADAMDI…

 

 

 

 

 

***

 

 

‘’Ben sonsuzluğu düşünüyorum

 

Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum

 

Durun kapanmayın pencerelerim

 

Güneşimi kapatmayın

 

Beton çok soğuk, üşüyorum. ‘’

 

(Muhsin Yazıcıoğlu)

 

O çok sevdiği sonsuzluğun sahibine kavuştu.

 

 Hani derler ya bir insanın kıymeti öldükten sonra anlaşılır diye. Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatı da onu gösterdi. Vatanımda bulunan bütün farklı sesler, renkler bir bütün oldu. Hayatında kendi göremedi ama hayal ettiği bu Büyük Birliği vefat ettiğinde bize gösterdi. Bütün Türk ve İslam dünyası, bütün Türkiye, Büyük Birliğin çileli evlatları ve Alperenleri süt paralarını feda ederek ‘Gönüllerde Taht Kuran Lider’lerini dualar eşliğinde Sonsuzluğun Sahibi’ne ve Habib’ine kavuşturmak için yolcu ettiler.

 

O’nu son yolculuğuna uğurladılar…

 

Biliyorum bizden alacaklı olarak ayrıldı…

 

Son bir defa daha bizi kırma…

 

 

 

Hakkını helal et Muhsin Başkan…

 

 

Haftaya görüşmek üzere…

 

http://www.medyabar.com/haber/14299/aradan-bir-yil-gecti-muhsin-yazicioglu.aspx

18 MART ÇANAKKALE

Ekleyen zmtadmin On Mart - 21 - 2010 Yorum Ekle

resim5

Mehmet TAŞTAN

Bugün 18 Mart Çanakkale Zaferinin 95.yıldönümü.

Birinci dünya savaşında Çanakkale Boğazı’nı geçip İstanbul’a ulaşmayı hedefleyen itilaf kuvvetleri gemileri, Osmanlı askerinin kahramanca savunmasıyla boğazın karanlık sularına gömüldü.

Çanakkale bir direnişin destanıdır…

250.000 Gencecik fidanın kahramanlık destanıdır…

Hepsi ayrı ayrı bir kahramandır destanları farklıdır…

Çanakkale şehitliğini ve orada verilen kahramanca mücadelenin izlerini yerinde görmeli, çoluk çocuğumuza mutlaka göstermeliyiz…

Askerliğimizi Çanakkale’de yaptık…

Birkaç kez destanın yazıldığı, şehitlerimizin kabirlerini ziyaret ettik…

Arifiye Erzurumlular derneğinin düzenlemiş olduğu bir gezi ile de tekrar ziyaret etme fırsatı bulduk…

Yapılan düzenlemelerle şehitlik farklı bir hale getirilmiş…

Yeni yapılan düzenlenen Namazgâh’ı mutlaka görmenizi isterim…

Öyle bir mücadele içerisindesiniz ki, o şartlar dâhilinde bile askerin ibadetini rahat yerine getirmesi için mekân düzenlenmiş…

Müttefik Orduları Başkomutanı General Hamilton’un satırlarından Çanakkale Savaşı’nı bize kazandıran hasletimizi hep birlikte okuyalım:

“Evet, insan ruhunu yenmek mümkün olmuyor. Dünyada hiçbir ordu, bu kadar sürekli ayakta kalamaz. Sadece bugün 1.800 şarapnel attık. Aylardan beri gece gündüz savaş gemilerimiz mevzilerini bombalıyor. Son derece hırpalanmış Türkleri koruyan Allah’tan ayırmak için başka ne yapılabilir?”

Şehitlikleri gezdiğinizde mezar taşlarından günümüze verilen mesajı görüyorsunuz…

Üsküplü, Azerbaycanlı, Şam, Sakarya, Erzurum, Geyve, Taraklı, Sapanca, Akyazı, Edirneli…

İşte Çanakkale…

İşte Türk Milleti…

Lazı, Gürcüsü, Çerkezi, Abazası, Dadaşı, Arabı, Kürdü, Türk’ü hepsi orada hepsi Türkiye için; Türk milletinin bekası için aynı cephede savaşmış ve şehid olmuşlar.

Şimdi bu ayrım, bu kavga niye…

Eksiğimiz, hatamız nerede?

18 Mart 1915 Deniz Zaferi ile Çanakkale Boğazı adeta İtilaf Devletleri donanmasına mezar oldu. Zafer Akşamı İngiliz ve Fransız donanmaları Çanakkale Boğazı’nı terk ederken, Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa’nın sözleri tarihe geçti:

“Gidiyorlar, geçemediler, geçemeyecekler

Tarihimiz boyunca ve bugün terörle mücadele ederken vatanımız için canlarını veren tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun, Allah rahmet eylesin…

Haftaya görüşmek üzere…

http://www.medyabar.com/koseyazilari/1454/18-mart-canakkale.aspx

http://www.akyazihaber.com/yazidetay.php?id=38

http://www.sakaryadan.com/author_article_detail.php?article_id=475

http://www.kuzeyinsesigazetesi.com/yazar.asp?yaziID=227

Benim Ülkem ve Ben

Ekleyen zmtadmin On Mart - 1 - 2010 Yorum Ekle

resim5Benim Ülkem ve Ben…

Mehmet TAŞTAN

Ülkem de sıkıntı var…

Kavgaya bakıyorum…

Aktörlere bakıyorum…

Uygulayıcılara bakıyorum…

Bu kavga neyin kavgası…

Anlayamıyorum, bir anlam veremiyorum…

Maksat vatanımızın bütünlüğü,

Devletimizin bekasımı?

Maksat insanlarımızın huzur içinde olması,

Refah içinde yaşaması mı?

Maksadınız bu ise eğer…

Derdiniz ne o zaman?

Niçin kavga ediyorsunuz

Burası benim ülkem…

İnsanlar benim insanım…

Devletin başı da benim…

Yasamanın, yargının, yürütmenin,

Ordunun başı da ben…

Muhalefet de ben, iktidarda ben…

Ben kimim?

Ben milletim…

Ben bu milletin bir ferdiyim…

Sizin kavga etmenizden bıktım, usandım artık…

Ömrüm yukarılarda sizlerin tepişmesinden,

Kaybolan canlara, gencecik fidanlara,

Ülkemin geriye gitmesine üzülmekle geçti.

Bizleri yeterince üzdünüz…

Çoluk çocuğumuzu üzmeyin artık…

Verin el ele…

Bu vatanı, bu milleti seviyorsanız verin el ele…

Bize huzur verin…

Sevgi, güven verin…

Benim ülkem için…

Sizin ülkeniz için…

Bizim insanımız için…

Ne demiştik bu (27 Mart 2008 Sakarya Halk) sütunlarda?

‘’Halkın yönetimini, halka bırakın.

Halkın kararına saygı duyun.

Biraz olsun halk gibi düşünün ve halktan biri olarak yaşayın.

Ve bu karamsarlıktan artık kurtarın beni.

Kimseniz, kimsiniz bilmiyorum.

Fakat bana yaşattınız çocuklarımıza yaşatmayın.

Otuz sekiz yıl boyunca benim karamsarlık ve belirsizlik içerisinde

Yaşamamı sağlayanlara bir davada ben açmak istiyorum

Bana bir adres gösterir misiniz?’’

 

 

Aradan iki yıl geçti…

Hala bekliyorum…

 Haftaya görüşmek üzere…

 

http://www.medyabar.com/koseyazilari/1378/benim-ulkem-ve-ben8230.aspx

Emitt 2010 Sakarya ve Gerçekler

Ekleyen zmtadmin On Şubat - 21 - 2010 Yorum Ekle

resim5Emitt 2010 Sakarya ve Gerçekler…

 Mehmet TAŞTAN

11 – 14 Şubat 2010 tarihleri arasında İstanbul Beylikdüzü TÜYAP’ta düzenlenen 14. Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarına (EMITT) ziyaretçi olarak katıldık…

Sektörün içerisinde olmamız sebebi ile uzun yıllardan beri her yıl düzenlenen bu fuarı mutlaka ziyaret eder, sektördeki gelişmeleri yakından takip ederim. Geçen yıl elverişsiz hava şartları sebebi ile ziyaret edememiştim, bu yıl tekrar fuarı gezme fırsatı bulduk. Gördüğüm kadarı ile fuar söylenilenlere göre geçtiğimiz yıllara oranla bir büyüme gösteriyor gibi gözükse de kan kaybediyor…

İlk düzenlendiği yıllarda Turizm Sektörü faaliyetlerinin tamamına içinde yer veren fuar, son yıllarda tamamen devlet destekli sektörün tanıtım ve pazarlama bölümüne odaklanmış bir izlenim veriyor…

Fuara 81 vilayet, ilçeler, belde turizm il müdürlüklerinin ve temsilciliklerinin yaptıkları faaliyetlerle ilgili kendi tanıtımlarını içeren ,yılda bir defada olsa bu birimlerin faaliyet yapma güdüsünü harekete geçiren bir yapı haline gelmiş…

Bunun yanı sıra fuara davet edilen 60’a yakın yabancı ülke katılımcıların birçoğu da yine devlet destekli bir katkı ve katılım yapmışlar gibi gözüküyor…

Turizm Sektörünün ciddi bir organizasyonu gibi gözüken fuara sektör profösyenellerin ziyaret ettiği ilk gün ve tam açılış saatinde katıldık… Stantların bazıları henüz daha açılmamış, stant kurulumları tamamlanmamış, stant numaraları farklı farklı dizayn edilmiş, ayrıca katılımcıların birçoğu kiralama yapılan stant bedellerinin gün geçtikçe uçuk rakamlara ulaştığını hizmetin ise yetersiz olduğunu söylüyorlar…

 Emitt’in  Uluslar arası fuar kapsamında olması gereken yere gelmesi bu şekilde giderse biraz zor gibi gözüküyor…

Sakarya’mıza gelince…

Sık sık ziyaret ettiğim bu fuara Sakarya’mız geçtiğimiz yıllarda, ya Sakarya Üniversite’sinin standı, ya da Karasu, Sapanca, Taraklı, gibi ilçelerimizin açılan stantları ile yetersiz bir temsil ile yer alırdı. Diğer illerin tanıtım stantlarını ve bu tabloyu gördükçe hep ah etmişimdir. Neden ciddi bir konsensüs oluşmaz ve hep birlikte Sakarya’mızı tanıtıcı ciddi bir şeyler yapmayız diye…

Bu düşüncelerimi çok kez bu sütunlarda dile getirmişimdir…

Çok çok geç kalmış olsakta, bu yıl farklı bir yapılanma oldu… İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzün yoğun gayretleri ile ilimiz de oluşturulan Sakarya Turizm Platformu yaptığı çalışma ile bu yıl Sakarya’mızı bu fuarda en etkin bir şekilde tanıtmak için yoğun bir çaba sarf etti. Fuara katılmak isteyen katılımcıları bir çatı altında toplama başarısını gösterdi… Daha geniş bir katılım sağlanabilirdi ama olsun… Sayın Valimiz, Büyükşehir Belediye, ilçe Belediye ve sivil toplum kuruluşu başkanlarımız, yerel medya temsilcileri bu faaliyete etkin bir destek verdiler…

Sakarya’mızın tanıtımı ilimize yakışır oldu her ne kadar ilçelerimizin isimleri stant üzerinde yer alsa da Sakarya ismini unutmuş olsakta birlik olmak, birlikte Sakarya için hareket etmek, gayret göstermek güzel oldu…

Sakarya’mız için bu yıl her şey güzel idi…

Fakat EMİTT 2010 geçtiğimiz yıllara göre etkinliğinden çok uzaktı…

 

 

Haftaya görüşmek üzere…

http://www.medyabar.com/koseyazilari/1355/emitt-2010-sakarya-ve-gercekler8230.aspx

http://www.akyazihaber.com/yazidetay.php?id=29

1 METRE

Ekleyen zmtadmin On Şubat - 15 - 2010 Yorum Ekle

resim5

Mehmet Taştan

1 METRE…

 

Önce peygamber efendimiz ile başladı tartışma…

Gereksiz izan, insaf kabul etmeyecek bir şekilde…

Bu hafta her şey normale döner diye bekledik…

Gittikçe işler çığırından çıkmaya başladı…

Bahçeli, Meclis’teki kavgayı “9. Haçlı Seferi”ne,

MHP’li vekillere saldıranları da “Haçlı kalıntıları”na benzetti.

Meğerse haçlı ordusu meclisin içine bile girmiş haberimiz yok…

Sayesinde öğrenmiş olduk!

Bahçeli konuşmaya devam etti…

“Şimdi burada Meclis’te bulunan herkese sesleniyorum, Milliyetçi Hareket’in sıralarına 1 metre yaklaşan bundan sonra görecektir”

M.H. P Genel başkanı böyle istiyor…

Milletin vekillerinden bunu talep ediyor…

Yanımıza yaklaşırsanız ‘’kafanızı kıracağız, gözünüzü patlatacağız ‘’demek istiyor…

Olur yaklaşmayız…

Kapınızdan içeri bile girmeyiz…

Siz yeter ki öyle isteyin…

Unutmayın…

Onlar ve siz meclistekiler bizim vekillerimizsiniz…

Sizin siyaset anlayışınıza gurban olayım…

Medyada nasibini aldı…

Bahçeli, “Biz kimseden partimizi övmesini, desteklemesi aramıyor ve istemiyoruz. Partimize yönelik saldırıları tarafsız bir gözle yorumlanmasını da artık beklemiyoruz. Ancak, hiç değilse vicdanın, izanın ve insafın kırıntısı kalmış olanlardan doğruları ve gerçekleri yazmalarını ve yorumlamalarını bekliyor ve takip ediyoruz”

Doğru artık hiçbir şeye ihtiyacınız kalmadı…

Kimseye bir muhtaçlık yok…

Bir tek doğruyu siz söylüyorsunuz…

Yazan, çizen herkes işkembe-i kübradan sallıyor…

Değerli gönüldaşlarım…

Meclisteki son dönem yaşananlar hiç hoş değil…

Yaşananlar, yapılan bu söylemler M.H. P’ye bir fayda getirmez…

M.H. P’de tavan ve taban arasında iletişimde uçurumlar var…

Milletten uzaklaşma, statükocu politika ile bir yere varılmaz…

Geçmişte görev aldığımız, içinde büyüdüğümüz teşkilatın bu durumu,

Bizleri ve bizim gibi düşünleri derinden incitiyor…

M.H. P tez elden kendisine bir çeki düzen vermeli…

1 Metre olmasa da hepimizin gideceği yer iki metreyi geçmez…

İki metre, dört duvar içerinde kaldığımızda hayırla yâd edilmek istiyorsak…

Bırakın mezarımıza bir metre herkes yaklaşıp duasını etsin…

Millete mal olmuş liderler gibi…

Rahmetli Başbuğ gibi…

Muhsin gibi…

Allah rahmet eylesin.

 Haftaya görüşmek üzere…

MECLİSTE KAVGA

Ekleyen zmtadmin On Şubat - 4 - 2010 Yorum Ekle

resim5MECLİSTE KAVGA…

 MehmetTAŞTAN

Yine kavga, yine kavga…

TBMM Genel Kurulu’nda vekillerimiz kapıştı…

Neden yine ne oldu mu diyorsunuz?

Gerekçeye bakıyorsun…

Kavga edenlere bakıyorsun…

İnsanın içi cız ediyor…

Yüreği burkuluyor…

Bir yanda Ak Parti, diğer yanda M.H. P,

Kendini bilmez bir partilinin yaptığı bir konuşmayı o kürsülere taşımaya gerek var mıydı eski bakanım, değerli vekilim Osman Durmuş.

“Peygamber gibi görünen Başbakan’ın eşini siz nasıl hastaneye almazsınız. Sizi gidi beyaz yakalılar sizi” sözü ile ne demek istediniz?

Meclis de gündeminiz ne idi?

Ama sosyal arenada gündem oldunuz…

Aklı başında insanlar bu e- (twitter) dünyada bakın sizi nasıl gördüler, yorumladılar…

_bertan_    Bir gün meclise girersem kabinemi boksörlerle dolduracağım. Bu kadar çok kavga çıkan bir yerde dayak yemek istemem

maliilicak    Mhp’li Durmuş’un başbakana Peygamber benzetmesini kınıyorum. Hem dini hem de insani açıdan büyük densizlik. Bel altından siyaset bang bang!!!

tariktoros    şimdi.. mhp’liler başbakan’ın eşine laf atmış oldular.. başbakan da namusuna söz söyletmedi.. bahçeli’nin yeni telaşı bu. Temizlemesi zor!

tariktoros    doğru.. başbakan, iki sene sonra gündem değiştirmek için gata mevzuuna girdi.. bilinçli iş.. siyaseten bakıldığında ise muhteşem bir manevra

tariktoros    uğur mumcu’nun eşi olabilirsiniz ama yönetici olamazsınız… başkan, hiç olamazsınız… bazı eşler, eşliğini bilmeli… ötesine geçmemeli…

cuneytozdemir    Ne kavgaymış be kardeşim…

ahmethc    Aşırı hassas ve aşırı kibar görünen insanların kibrinden Allah’a sığınırım… Bakınız: Bülent Arınç.

cuneytozdemir    Dün geceki TBMM Meydan Muhaberesinde tarafları sabırla dinledikten sonra vardığım nokta; ‘Al birini vur ötekine…’

ak partili bekir bozdağ,basın toplantısında “i…” dedi.niye dediği mühim değil.cezayı biz yiyecez nasılsa.canlı yayın mübarek,az dikkat!

maliilicak    Bırakalım Tayyip’i,Baykal’ı,Bahçeli’yi,Çevredeki sıkıntıları.Sevgi soluyalım,Dostluk verelim,Yumrukları değil El sıkmayı deneyelim!!!

tariktoros    mhp’liler konuyu saptırıyor.. mesele,kimin başbakana peygamber dediği değilki.. osman durmuş alenen hakaret etti,gata’yı savundu! konu budur

oncekelam    Akıl dizginlerini hissiyata kaptırınca, büyükler de câhiller gibi gülünç bir kavgaya tutuşurlar… Dün akşamki vekiller kavgası gibi.

Fazla uzatmaya gerek yok,

Yazılanları olduğu gibi aktardım…

Siz bizim vekillerimizsiniz anlarsınız!

 

Haftaya görüşmek üzere…

 http://www.akyazihaber.com/yazidetay.php?id=25

http://www.medyabar.com/koseyazilari/1310/mecliste-kavga8230.aspx

GÜNDEM BALYOZ

Ekleyen zmtadmin On Ocak - 28 - 2010 Yorum Ekle

resim5      

Mehmet TAŞTAN

GÜNDEM BALYOZ…

Günlerdir yazılıyor, çiziliyor, konuşuluyor,

Biz orak, çekiç derken,

Başımıza balyoz inecekmiş de haberimiz yok.

Sözlük anlamını googel’dan arattırdım,

Balyoz;’’Çekicin büyüğü, devi… Taş kırmak, kazık çakmak, ev yıkmak için kullanılır, cinayet için kullanılırsa oluşan manzara tiksindirici olabilir hatta olabilir değil olur.’’

Hangi çağda, kaçıncı asırdayız.

İç tehditlere karşı düşünülen, hazırlanan planı görün,

Ülke olarak yaşadıklarımıza bakın.

Maalesef darbe ile büyüdük, darbe gürültüleri ile öleceğiz…

Yönetimde güçler kavgası yapmaya devam ediyoruz…

Bu kavga neyin kavgası?

Tehlike de olan ne, kim?

Ülke mi?

Devlet mi?

Millet mi?

Rejim mi?

Gerçekler neden yetkililerce net açıklanamıyor?

Ama görüyoruz ki bu işlerin sonunda fatura hep millete kesiliyor…

Zamana ve zemine göre hareket etmesini de çok iyi biliyoruz…

 Ne diyor Genelkurmay başkanımız:’’TSK eğitimde kullandığımız dokümanlara ‘Talimname’ deriz. Talimnamelerimizden taarruzla ilgili bölüme baktığımız zaman, özellikle hücum bölümü ‘Biz askere ne dedirtiyoruz; ‘Allah Allah’ diye taarruz ettiriyoruz. Ordu nasıl Allah’ın evine bomba atmayı düşünür?’’

Doğru atmaz, atmaz ama…

Allah’ın emri olduğu için başını örten analarımız, bacılarımız kamusal alan deyip bir yerlere niçin sokulmuyor?

Bu devletin en büyük tehlikesi, düşmanı irtica mı?

Ortaya atılan belge ve belgeler için,

Başbakanla, Genelkurmay başkanı bir araya gelip olay hakkında durum değerlendirmesi yaparak en ivedi ve net bir şekilde milleti neden aydınlatmıyorlar?

Çok mu zor bir iş…

Birisi içeri alıyor, birisi salıyor…

Biri salıyor, biri alıyor…

Bu nasıl yargı, nasıl adalet?

Olmuyor olmuyor…

Kimi, kimden koruyoruz…

Kim ,kime çalışıyor…

Kafaları karıştırmaya, bilgi kirliliği yapmaya biz fırsat veriyoruz…

Sonra konuşulanlara ve yazılanlara kızıyoruz…

Başımıza balyoz gibi iniyor da ondan…

 

 

 

Haftaya görüşmek üzere…

http://www.medyabar.com/koseyazilari/1291/gundem-balyoz8230.aspx


Copygiht © 2009 www.mehmetastan.com Mehmet TAŞTAN Kişisel Web Sayfası - Web Tasarım