Prf.Dr.Ramazan AYVALLI
Mısırdaki tarihî ve turistik eserlerden bazıları…
?Mısırda gerek yerli, gerek yabancı insanların dikkatini çeken pek çok şey vardır. Nitekim ziyâretler esnâsında yüzlerce, hattâ binlerce insanın oraları görmek için geldiği müşâhede edilmektedir. Tabîî ki Mısırda pek çok eser bulunduğu için, her biri hakkında ancak kısa kısa bilgiler verebileceğiz…
NÎL NEHRİ
Kuzeydoğu Afrikada bulunan ve 6.640 kilometre?lik uzunluğu ile dünyânın en uzun, 3.200.000 km2 su alma alanı ile dünyânın üçüncü büyük nehri olan Nîl Nehrinin, gerek kayık gezintisinde, gerek Burcul-Kâhireden (Kâhire Kulesinden) Mısır için ne kadar hayâtî ehemmiyeti hâiz, çok güzel ve muhteşem olduğu açık-seçik görülmektedir…
PİRAMİTLER
Eski Mısırlılar tarafından kral mezârları olarak inşâ edilen, kare tabanlı, üçgen kenar yüzleri en zirvede birleşen, tipik bir duvar işçiliğine sahip olan Piramitler (el-Ehrâm), dışarıdan görüldüğü gibi basît birer yapı değildir, iç bölmeleri oldukça teferruâtlıdır. Zâten dünyânın 7 hârikasından birincisi sayılmıştır.
Piramitlerin nasıl inşâ edildiği henüz anlaşılamamış ise de, yapılışı ile ilgili bazı tahmînler yürütülmektedir. Piramitlerin katlar hâlinde inşâ edildiği, her kat bitince etrafının doldurulduğu sanılmaktadır. Piramitlerin büyüklüğü ve o günkü teknik imkânlar düşünüldüğünde, görenleri hayrette bırakmaktadır. Tahmînen bir piramit, ağırlığı 2-30 ton arasında değişen 2.300.000 blok taş ihtivâ eder.
M.Ö. 1. asırda yaşayan Yunan tarihçisi Herodotun verdiği bilgiye göre, bir piramit inşâatının temelini hazırlamak on sene, yükseltmek ise yirmi sene sürmüş ve burada 30 sene boyunca devâmlı 100.000 kişi çalıştırılmıştır.
Mîlâttan önce yaklaşık 2590-2568 yılları arasında yaşayan Keopsa ait el-Cîze (Gîza=Gîze)deki Khufu (Keops) Piramidi en büyüğüdür. Taban genişliği 230.43 metre, yüksekliği 146.76 metredir. Gîzedeki diğer iki büyük piramit ise, Khafre (Kefren) ve Menkûre (Mikerinos) piramitleri olarak bilinir.
İnşâat, eski Mısırlıların inancına göre ölümden sonraki hayâtın ihtiyaçlarını görecek bir şekilde planlanmıştır. Birkaç piramit grup hâlinde yerleştirilmiştir. Merkez piramit krala aittir. Doğu kısımda ibâdetlerin yapıldığı mabed bulunur. Eski Mısırlılar, tanrılarına adadıkları kurbânlarını burada keserlerdi. Kralın mezârı etrafında da, kralın en yakın idârecilerine âit diğer mezârlar bulunur.
Mısırda piramit yapımı Yeni Krallık döneminde (M.Ö. 1570te) terk edilmiştir.
AMR BİN ÂS CÂMİİ
Hazret-i Ömerin hilâfeti zamânında, Mısır fâtihi ve vâlîsi olan Eshâb-ı kirâmdan Amr bin Âs tarafından, bugün Kâhire ile birleşmiş olan Fustâtta yaptırılmıştır. [Mısırın fethi, hicretin 21. yılında müyesser olmuştur. Amr bin Âs, İslâm ordugâhının yerine bu câmiyi yaptırmıştır. Yerinde eski ve harap bir Kopt manastırı olduğu söylenir.]
Amr bin Âs Câmii, aynı zamanda Afrikanın ilk câmii ve medresesi sayılır. Mısır âlimleri burada fahrî olarak ders verirdi. Haftada iki gün kâdılar burada davâ dinlerdi.
Câminin kıble duvarının sol köşesinde câmiyi yaptıran Amr bin Âs hazretlerinin oğlu ve Eshâb-ı kirâmın ileri gelenlerinden Abdullahın kabri bulunmaktadır. [Türbe, ahşap bir maksûre ile çevrili, üstü kubbe ile örtülüdür.]
Câmi çeşitli dönemlerde çeşitli tamîrât görmüş, yenilenmiş, genişletilmiş, ona mihrâb, minber, sütun, kapı, revâklar gibi ilâveler yapılmış ve dört de minâre eklenmiştir. Bunlar, İslâm dünyasındaki ilk minârelerdir.
Zelzelelerde harâb olan câmi, yine muhtelif târihlerde tamîr ettirildi. 1303 senesinde yaptırılan alçı mihrâb günümüze kadar intikâl etti.
Osmânlı vâlîsi Bayram Paşa tarafından 1623 yılında, Memlûk beylerinden Murâd Bey tarafından da 1797 senesinde câmi tamîr ettirildi.
Zamanla yine harâb olan câmi, Kavalalı Mehmed Ali Paşanın emriyle tekrâr tamîr edildi. 20. asır başlarında çok harap düşen câmide sadece yılda bir defa namaz kılınabiliyordu. 1977 senesinde Mısır Vakıflar İdâresi câmiyi yeniden tamîr ettirdi.
Amr bin Âs, 43 (m. 664) senesinde Kâhirede vefât etti. Kabrinin Cebel-i Mukattamda olduğu rivâyet edilmektedir.
?Mısırdaki bazı târihî eserler -2-
?Kâhirede Fâtımîler zamanında yaptırılmış ve CÂMİÜL-EZHER diye bilinen câmi ve yanındaki medrese, İslâm dünyâsının en köklü ilim müesseselerinden ve dünyânın en eski üniversitelerindendir.
Fâtımîlerin Mısırı işgâlinden sonra 970de inşâsına başlanıp iki senede tamamlandı. Fâtımî Halîfesinin emriyle Fustâtı fethederek yakınına Kâhireyi kuran vezîri ve kumandânı Cevher es-Sıkıllî (es-Saklâbî) tarafından 970-972 yılları arasında şehrin cuma câmii olarak yaptırılmıştır. Çok parlak manâsına gelen Ezher ismi, Hazret-i Fâtımanın Zehrâ lakabından ilhâmla konulmuştur. Ezher Medresesi, Fâtımîler tarafından Şîa mezhebinin öğretilmesi ve propagandası için kurulmuştur.
Memlûkler zamanında Ezher bir külliye hâlini aldı. 1309 senesinde ana kapının sağında Şâfiî fıkhı okutulmak üzere Taybarsiyye Medresesi yaptırıldı. Çok değerli mermer işleme ve süslemeleriyle meşhûrdur. Osmânlıların esâslı tamîr ettiği bu medrese, bugün Ezher Üniversitesi Kütüphânesi ve Lecnetül-Fetvâ (Fetvâ Heyeti) olarak kullanılmaktadır.
KÜLLİYE HÂLİNİ ALDI…
Sultan Baybars zamanında 1440 senesinde câmiye bitişik olarak yaptırılan Cevheriyye Medresesi ile Ezher tâm bir külliye hâlini aldı. Osmânlılar da Ezher Külliyesine alâka gösterip tamîr ettiler; talebe ve hocalarına ihtimâmda bulundular. Ayrıca İslâm dünyasının çeşitli beldelerinden gelen talebelerin ücretsiz kalması için ayrı ayrı yurt binâları inşâ edilmiştir. Bugün beş minâresi, dokuz kapısı, altı hamâmı, üç şadırvanı, altı sarnıcı, üç medresesi, yirmi dokuz revâkı, etrâfında teşekkül eden on üç mahallesi ile İslâm dünyâsının en mühim tahsîl müesseselerinden ve mimârî eserlerinden birisi sayılır.
Ezher, Fâtımî Devletini yıkıp Mısırda yeniden Sünnî hâkimiyetini kuran Eyyûbîler zamânında, eski husûsiyetini kaybetti. Memlûklerden itibâren Ehl-i Sünnet itikâdı üzere ilim tahsîli yapılan bir üniversite hâline geldi. Çok kıymetli İslâm âlimlerinin ders verip, talebe yetiştirdiği bir ilim müessesesi oldu.
Bilhassa, doğudaki İslâm ülkelerinin Moğollar tarafından işgâli, İspanya Müslümânlarının da Hristiyânlar tarafından katli üzerine İslâm âlimleri, ilim öğretmek için en sâkin yer olarak Mısırı seçtiler. Bunda, Memlûklerin zamanın en kuvvetli İslâm devleti olmasının da büyük rolü oldu.
İngilizlerin Mısırı işgâli üzerine Mısır Müftülüğüne getirilen Muhammed Abduh, üniversitenin ders programında reformlar yapmış, bu reformlar hem müessesenin ananevî husûsiyetlerini kaybetmesine, hem de seviyesinin düşmesine yol açmıştır. Bu arada dünyâda revaç bulan ve İslâm modernizmi denilen düşüncenin merkezi hâline gelmiştir.
Ezher Şeyhi denilen bir rektörün idâre ettiği Câmiatül-Ezher (Ezher Üniversitesi) bünyesinde pek çok fakülte, yüksek okul ve enstitü vardır. Eskiden ders sırasında talebeler, hocanın etrafında yarım dâire şeklinde diz çökerek otururlardı. Üniversitenin ihtiyaçları, vakıflar sâyesinde karşılanırdı. Ayrıca herkesin faydalandığı büyük bir Kütüphânesi de vardı.
DÎNÎ TEDRÎSATIN YANINDA…
Ezher Üniversitesinin modern bölümü, 1908 senesinden itibaren eğitim ve öğrenime başlamıştır. Zamanımızda burada öğretim ilk, orta ve yüksek olmak üzere üç kademeye ayrılır. İlk kısma alınan talebe başarılı olursa, sırayla tahsîline devâm eder. İbtidâî (ilk) kısmı bitiremeyen talebeler, bu okulda okuyamazlar. Yanî dışarıdan bu üniversiteye öğrenci alınmaz. İlk (iptidâî) kısmın öğrenim süresi 4, orta kısmın 5, yüksek kısmın 4 senedir. Dînî tedrisât yapan fakülteler yanında Tıb, Eczâcılık, Ticâret, Zirâat, Edebiyat gibi 44 fakülte vardır. [Yalnız dînî tedrîsât yapan fakültelerin yanında, diğer fakültelerin de bulunması, bu üniversiteden diploma alan herkesin dînî konularda bilgi sâhibi sayılmayacağını göstermektedir.]
İslâm ülkelerinden pek çok talebenin okumak için rağbet ettiği Ezher Üniversitesinde beş binin üzerinde hoca, seksen binin üzerinde talebe vardır. Yetmiş altı ülkeden altı binin üzerinde yabancı talebe vardır. [İnşâallah öbür hafta da bu konuya devâm etmek istiyoruz.]