09 December 2024, Pazartesi 12:58:41 İletişim Formu

Özal ve devlet adamlığı

Gönderen zmtadmin On Nisan - 18 - 2010

gunun_YAZISI1

İsmail KAPAN

Çok bilinen o klasik cümle ile başlayalım: Her siyasetçi devlet adamı değildir… Peki devlet adamlığının özellikleri nedir? Bilgili, basiretli, cesaretli, kararlı, samimi, fedakâr, etkili; kısacası yüklendiği misyona uygun olarak, herkesten daha geniş vizyonlu ve bu vizyona paralel biçimde düşüncelerini hayata geçirmek için gerekli riskleri almaktan çekinmeyen kişidir devlet adamı… Vefatının 17. yıl dönümünde, dün merhum Turgut Özal’ın kabri başına binlerce kişiyi cezbeden şey, hiç şüphesiz onun devlet adamlığı özellikleri ve dolayısıyla halkın gönlünde taht kurmuş olması idi.

Özal’ın her biri devrim niteliğinde olan icraatını tek tek sayacak değiliz elbet! Amma velakin Türkiye’ye pek çok ilki yaşatan, pek çok yeniliği getiren; o güne kadar kimsenin telaffuz etmeye cesaret edemediği sözleri söyleyen kişi idi Rahmetli Özal…

Başbakan Erdoğan, dün bazı edebiyatçı ve yazarla yaptığı toplantıda şunları söyledi; “Elbette eksikler var, elbette ideale ulaşmış değiliz ama, artık dün konuşulamayanların serbestçe konuşulduğu, dün dokunulamayanların dokunulduğu, Türkiye’nin her meselesinin demokratik bir olgunluk içinde tartışılabildiği bir sürecin, devam eden bir sürecin içindeyiz…” dedi. Başbakan Özal’ın vefat yıl dönümüne işaret edince, birden Özal’lı günlere gitti aklım… Mesela: “Kürtçe konuşmak yasaktır…” kararnamesini çıkaran, 12 Eylül ihtilal yönetiminin başı olan Kenan Evren’in de hazır bulunduğu; kızının düğününde İbrahim Tatlıses’e, “Bir tane de Kürtçe söyle artık…” diyen Özal’dı! (Yanlış hatırlamıyorsam, Evren bunun üzerine salonu terk etmişti…)

1983’te Özal iktidara geldiğinde, ihtilal ortamı devam ediyordu ve kendisi başbakan olarak protokolün ancak 16. sırasında yer alıyordu… Ama o kısa zamanda inisiyatifi ele aldı ve çok geçmeden bütün tabulara tek tek dokunmaya başladı. Merhum Özal ‘Kürt meselesi’ için, “Federasyon dahil her şeyi konuşalım” (şüphesiz federasyonu kabul edecek veya ona geçit verecek değildi!) dediğinde; o güne dek hiçbir siyasi kişi, açıkça ‘Kürt meselesi’ni telaffuz etme cesaretini dahi gösterememişti.

Daha sonra Demirel, “Kürt realitesini tanıyoruz…” beyanında bulundu ancak, gerisini getiremedi. Şayet Özal’ın yirmi sene önce ortaya koyduğu vizyona uygun şekilde, bir politika sürdürülebilseydi, belki de binlerce vatandaşımız terörden hayatını kaybetmemiş olacaktı. Ne yazık ki kendi ifadesiyle, siyaseti bir “Rodeo oyunu” zanneden ve bu oyunda boğa veya at üzerinde en fazla süre kalmayı başarı addeden Sayın Demirel’den; böyle bir politik açılım beklemek beyhude idi.

Sayın Erdoğan’ın; “Statükoyu sürdürmek artık mümkün de değil, Türkiye’nin menfaatine de değil. Biz idareyi maslahat yapmayı, durumu idare etmeyi, suya sabuna dokunmadan iktidarda kalmayı bir politika olarak görmüyoruz…” sözü, Özal’ı anma gününde, bana çok ferahlık verdi. Allah Rahmet eylesin!..

Paylaş

Yorumlara kapalıdır.


Copygiht © 2009 www.mehmetastan.com Mehmet TAŞTAN Kişisel Web Sayfası - Web Tasarım