04 October 2024, Cuma 15:24:16 İletişim Formu

Sakarya

Gönderen zmtadmin On Ocak - 1 - 2010

Sakarya
İklimi, verimli toprakları, ormanları, akarsuları, gölleri ve önemli göç yolları üzerinde bulunması dolayısıyla eski çağlardan beri önemli bir yerleşim merkezi olan Sakarya’nın ilk yazılı tarihi M.Ö. XII. yüzyıla kadar uzanmaktadır.

İlk yerleşik kavmi Frigler olan bölgede daha sonra sırasıyla; Bithynialılar, Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Romalılar ve Bizanslılar hakimiyet kurmuşlardır. Bizanslılara ait en ünlü eser, 560 yılında Sakarya Nehri üzerinde kurulan Justinianos köprüsüdür.

Selçukluların Anadolu’ya girmesinden sonra toprak kaygısına düşen Bizanslılar, iki devlet arasında hudut olan Sakarya Nehri boyunca çok sayıda hudut muhafaza kaleleri kurmuşlardır. Halen harabe halinde olan bu kalelerden en önemlileri; Seyifler, Harmantepe, Adliye, Kurtköy, Çobankale, Paşalar ve Mekece kaleleridir.

1071 Malazgirt zaferiyle Anadolu’nun Türklere açılmasından sonra, Selçuklu Sultanı Alparslan’ın komutanlarından Artuk Bey’in İzmit yakınlarında Bizanslıları bozguna uğratmasıyla bölge, Selçukluların idaresine girmiştir.

Selçukluların zayıflamasıyla kısa bir süre İlhanlıların elinde kalan bölge,1291’de Osmangazi’ye bağlı boy beylerinden Konur Alp tarafından fethedilerek Osmanlıların hakimiyetine geçmiştir

1313-1337 yılları arasında da Osmaneli, Mekece, Pamukova, Geyve, Mudanya, Akyazı, Mudurnu, Düzce, Sapanca, Kandıra, Bursa, İznik, Gemlik ve İzmit’ in fethiyle birlikte bölge, tümüyle Osmanlı idaresine geçmiştir.

1563’te köy, 1646’da Bolu’ya bağlı bir nahiye olan Adapazarı’ nın 1658’de tekrar köy, 1692’de kaza, 1701’de Sapanca’ya bağlı bir köy, 1742’de nahiye ve 1837’de İzmit Sancağı’na bağlı bir kaza haline getirildiği tarihi kayıtlardan anlaşılmaktadır.

1852’de Kocaeli Mutasarrıflığına bağlanan Adapazarı, 22 Haziran 1954 tarihinde 6419 sayılı kanunla il olmuş ve “Sakarya” adını almıştır.

26 Mart 1921’ de Yunan işgaline uğrayan bölge, 21 Haziran 1921 tarihinde düşman işgalinden kurtarılmıştır. Nitekim 21 Haziran tarihleri, ilin düşman işgalinden kurtarılışının yıl dönümü olarak her yıl törenlerle kutlanmaktadır.

Kurtuluş savaşında önemli bir yeri olan Adapazarı, Ali Fuat CEBESOY, Sırrı BEY, Hasan Cavit Bey, Koçzade Mahmut Bey, Yüzbaşı Abdurrahman Bey, Kaymakam Tahir Bey gibi Kuva-i Milliyenin pek çok kahramanına yardım ve destekle Milli Mücadelenin şerefli sayfalarında yer almıştır.

SAKARYA’NIN KÜLTÜREL YAPISI

Sakarya’ya özellikle 1864 (Rus-Kafkas Savaşları), 1877-1878 (93 Harbi), 1890-1894, 1912-1914, 1923-1924 (Büyük Mübadele), 1928-1930, 1950-1954 ve 1989 yıllarında sekiz kez dışarıdan göçle gelenlere yerleşim alanlarını açmış bir İl’dir. Ayrıca 1950’den sonra başlayan kentleşme sürecinde en fazla Karadeniz illerinden göç alan bir İl olmuştur.

Yöreye insanlar değişik yerleşim alanlarından geldiği için, gelenekler ve göreneklerde farklılıklar gözlenmektedir. Bu çoklu yapı, gelenek ve görenekler çeşitliliği de beraberinde getirmektedir. Halk oyunları da bu yapıdan etkilenmiştir. Yörede oynanan halk oyunlarını iki ana grupta incelemek mümkündür:

1. Sakarya yöresi halk oyunları

2. Göçmen halk oyunları ve dansları (Yurt içi ve yurt dışında göçle gelenler nüfus oranları ve etkinliklerine göre sıralanmıştır.)

a. Karadeniz Oyunları (Trabzon-Akçaabat, Artvin yöreleri ağırlıklı oynanmaktadır.)
b. Kafkas Oyunları ve Dansları (Gürcü, Abhaz ve Çerkes oyunları ve dansları)
c. Balkan ve Rumeli Oyunları ile Dansları (Üsküp ile Trakya ağırlıklı)
d. Doğu Anadolu Oyunları (Erzurum ve Sivas ağırlıklı)

 
 

Sakarya mutfağı

 

Üç kıtanın damak zevki

Yörede yaşayan halkın yiyecek kültürü; başta kentteki yaşam standartları ve ekonomik alanlarla yakından ilgilidir. Endüstriyel alanlarda çalışanlar -özellikle gelir düzeyi yüksek olanlar- arasında aperatif/hazır yiyeceklerin; tarımsal üretim alanlarında çalışanlarda, hamur işleri ve sebze yemeklerinin; göçer yaşam tarzında hayatlarını sürdüren topluluklarda ise, et ve hayvansal yiyeceklerin yoğun olarak tüketildiği görülmektedir. Ayrıca iklimin ve yörenin coğrafi özelliklerin de etkisiyle yöre yetişen ürün çeşitlilik göstermekte ve yiyecek kültürü de zenginleşmektedir.

Sakarya yöresi beslenme alışkanlıklarında temel belirleyici özelliklerden biri de, içinde bulunulan alt kültür gruplarının kültürel yapısıdır. Yani Sakarya mutfağı ya da yemek kültürü denildiğinde, Sakarya’da yaşayan alt kültür gruplarındaki insanların beslenmesini sağlayan yiyecekler-içecekler, bunların hazırlanması, pişirilmesi, korunması; bu işlemler için gerekli araç-gereç ve teknikler ile yemek yeme adabı ve mutfak çevresinde gelişen tüm uygulamalar ve inanışlar anlaşılmalıdır.

Ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi, Türk Kültürü açısından Sakarya mutfağındaki zenginlik; Orta Asya’dan, Balkanlardan, Kafkaslardan taşınan ve Anadolu topraklarında buluşan ürünlerin çeşitliliği ile uzun bir tarihsel süreç boyunca birbirinden farklı birçok kültürle yaşanan etkileşim sonucunda ortaya çıkmıştır. Geliştirilen yeni tatlar, yöre mutfak kültürünün bugüne gelmesini sağlamıştır. Genel olarak tahıl, çeşitli sebze ve bir miktar etle, sulu olarak hazırlanan yemek türleri, çorbalar, zeytinyağlılar ve hamur işleri ve kendiliğinden yetişen otlarla hazırlanan yemeklerden oluşan Sakarya Mutfağı; pekmez, yoğurt, bulgur vb. gibi kendine özgü sağlıklı yiyecek türlerini de ortaya çıkarmıştır. Yörede alt kültür grupları arasında farklı lezzetleri barındıran yeme-içme biçimleri, özel gün, kutlama, ve törenlere ayrı bir anlam ya da kutsallık taşımaktadır. Sakarya mutfağı, çeşit zenginliği ve damak tadına uygunluk yönünden olduğu kadar birçok yemek ve yiyecek türü ile sağlıklı ve dengeli beslenmeye kaynaklık edebilecek örnekleri barındırmaktadır.

 
KABAK TATLISI

Kabak 2 Kilogram
Ceviz İçi 250 Gram
Toz Şeker 750 Gram
Hindistan Cevizi 5-6 Çay Kaşığı
Çam Fıstığı 5-6 Çay Kaşığı

Kabaklar 2-3 cm. kalınlığında 7-8 cm. eninde parçalara ayrılarak kabukları soyulur, yıkandıktan sonra tencereye konur. Bir kat kabak, bir kat şeker yerleştirilir. Bu şekilde bir gece bekletilerek kabağın kendi suyunu salması sağlanır. Saldığı su ile kapağı kapalı olarak kabaklar yumuşayıncaya kadar kaynatılır. Daha sonra tencerenin kapağı açık olarak suyu çekinceye kadar kaynatılır. Sıcakken bir tepsiye dizilerek bir süre fırında pişirilir. Soğuyuncaya üzerine ceviz serpilir (Hindistan cevizi, çam fıstığı gibi malzemelerle de süslenebilir.)
Manav Kültürü

http://www.sakarya.gov.tr/

http://www.devletonline.com/turkiye/sakarya/
 


Copygiht © 2009 www.mehmetastan.com Mehmet TAŞTAN Kişisel Web Sayfası - Web Tasarım